ENDÜLÜS MERSİYESİ(FERYATNAME) | ||||
Bu şiir Endülüs Müslümanlarının 1492’de Hıristiyanlarca Endülüs’ün işgal edilmesi üzerine düştükleri zor durumu anlatmak ve yardım istemek için Osmanlı’ya yazdıkları bir şiirdir. 1505 senesinde, Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezit’in huzunda Endülüslü Şair, Ebü'l Beka Salih bin Şerif tarafından bizzat okunmuş bir ‘Feryatname’dir. Fakat içeriğinden dolayı Mersiye (ağıt) olarak adlandırılmış ve tarihe “Endülüs Mersiyesi” olarak geçmiştir.
...
Batı’da, Endülüs’te -daru’l gurbette- kalan kölelerden size selam olsun Karanlık ve büyük Rum denizinin ortasında kalanlardan size selam olsun Büyük musibete uğrayan kölelerden size selam olsun Şerefli bir hayattan sonra sakalları yolunan dedelerden size selam olsun Sokaklarda örtüleri çekilip yüzleri açılan kadınlardan size selam olsun Zorbalıkla sürüklenip götürülen, tecavüz edilen tazelerden size selam olsun Domuz eti ve murdar et yemeye zorlanan ninelerden size selam olsun ... Başımıza gelen büyük felaket ve hal-i perişanımızı efendimize arz ederiz Zulme ve nice çirkinliklere maruz bırakıldık,Hıristiyanlaştırıldık, dinimiz değiştirildi Nerede o Muhammed (sav)’in dini uğruna haçlılara karşı cihat ettiğimiz günler Onca yıl ölüm, esaret, açlık ve kıtlıkta cihad ettik Fakat Hıristiyanlar her gün taşan bir sel gibi üstümüze geldiler Güçlü ordularıyla bir çekirge sürüsü gibi hırsla üstümüze abandılar Uzun yıllar boyu onlara karşı koyduk, bölük bölük askerlerini de yendik Fakat onların süvarileri gitgide artıyor, bizimkiler ise azalıyordu Ne zaman ki biz zayıf duruma düştük, onlar da şehirlerimizi bir bir zapt ettiler Şehirlerimizin kalın surlarını yıkan ağır toplarıyla geldiler Günlerce ve aylarca bizi kuşatmaya aldılar Kardeşlerimizden yardım gelmeyince atlarımız ve adamlarımız yorgun düştü Erzak ve cephane de tükendi,daha büyük felaketlerden korktuk,çaresiz teslim olduk Çocuklarımız, kızlarımız esir edilir, işkenceyle öldürülür diye korktuk Şu şartla ki düşen önceki Endülüs şehirlerinde Müdeccen kalan atalarımız gibi Ezanımız ve namazımıza sahip oluruz ve şeriatın hiçbir emrini terk etmeyiz İstediğimiz kadar malı da alarak denizden Mağrib’e göç edebilmeliyiz Tam elli beş şart ve daha nice vaatler Onların kralları ve önderleri bize dediler ki her türlü şartınızı fazlasıyla kabul ediyoruz Hiçbir baskı olmadan eskisi gibi mallarınıza ve beldelerinize sahip olacaksınız Ancak onların eline düştükten sonra antlaşmanın bütün şartları unutuldu ve zulüm dönemi başladı Verdikleri sözden döndüler ve bizi zorla Hıristiyanlaştırdılar Kuran-ı Kerimleri yaktılar, çöpe ve pisliğe karıştırdılar Dinimizle ilgili bütün kitapları alaycılıkla ve hakaretle ateşe attılar Müslümanlara okuyup avunacak bir kitap, bir Mushaf bile bırakmadılar Oruç tutup namaz kılan bir Müslüman yakaladıklarında hemen ateşe atıyorlar Kendilerinin küfür mekânı tapınaklarına, kiliseye gitmeyenleri feci şekilde cezalandırıyorlar Suratlarını tokatlıyor, mallarına el koyup en berbat zindanlara atıyorlar Ramazan ayında her gün zorla yedirip içirerek orucumuzu bozuyorlar Peygamber Efendimize küfretmeye zorluyorlar Düğünde ve matemde Onun adını bile anamıyoruz İlahi söyleyerek Muhammed adını ananları yakalayıp işkence ediyorlar İdareciler, bu insanları dövüyor, ağır vergiler alıyor zindanlara atıyorlar Müslüman adetlerine göre ölülerimizi defnedemiyoruz Ölülerimizin naaşlarını bir hayvan leşi gibi çöplüğe atıyorlar Daha nice namussuz ve alçakça davranışlara maruz kalıyoruz Bize sorulmadan baskıyla isimlerimiz değiştirildi Ne kötü ki Muhammed’in dini yeryüzünün en kötüsü Hıristiyan köpeklerin diniyle değiştirildi Ne kötü ki oğullarımız ve kızlarımız her sabah zorla kiliseye götürülüyorlar Ne kötü ki masum çocuklarımıza kiliselerde küfür, yalan, günah öğretiyorlar Ne kötü ki tertemiz camilerimiz kâfirlerin elinde çöplük haline geldi Ne kötü ki minarelerimize çanlar asıldı, artık ezan yerine çanlar çalınıyor Ne kötü ki o güzel şehirlerimiz kâfirler yüzünden derin karanlıklara gömüldü Müslüman saldırısına karşı onları birer haçlı kalesi haline getirdiler Hıristiyanlar bizi köleleştiriyorlar, Kelime-i şahadet bile getiremiyoruz Ne hale düştüğümüzü görseniz gözlerinizden sel akarcasına ağlardınız Aah ah, ne aşağılık durumlara düştük başımıza ne felaketler geldi! Rabbimiz Allah yaratılmışların en hayırlısı Mustafa adına siz efendimizden yardım dileniyoruz Peygamberimizin Ehl-i Beyti ve Sahabeleri adına Onun amcası Abbas adına ve şerefli beyaz sakalı hürmetine Ve bütün ulema adına salih ve şerefli kişiler adına Eğer bize yardımcı olursanız umulur ki Allah bize merhamet eder Eğer bir emriniz olursa süratle yerine getirilecektir Hıristiyanlığın merkezi sizin hâkimiyetinizdedir ve dünyaya o merkezden yayılmıştır Allah adına efendimiz bize bir kelam edin, bir yol gösterin Şerefli faziletli yüce efendimiz, siz Allah’ın mazlum ve mağdur kullarına yardım edersiniz Roma’da oturan Papa’ya sorun, bize verilen sözlerden ve tanınan haklardan nasıl caydılar Bize yapılan bu zulme sebep ne, ne kötülük etmiş, ne günah işlemişiz? İslam hükümdarları hiçbir zaman Hıristiyanlara verdikleri sözlerden ve tanıdıkları haklardan dönmediler Hiç kimseyi dininden ve yurdundan çıkarıp zulmetmediler, kimsenin namusuna dokunmadılar Söz verip de ahde vefasızlık etmek her millete suçtur, yasaktır Bir de bu çirkin suçu krallar işliyorsa hiçbir zaman affedilemez Mektubunuz onlara ulaştı, ama bir kelimesine bile itibar etmediler Aksine bize yapılan baskı ve işkenceyi daha da artırdılar Onlara Mısır’dan da elçiler ulaştı ama ne fayda Elçilere Hıristiyanlığı zorlama olmadan kabul ettiğimizi söylediler Onlara itaat ettiğimize dair sahte vesikalar gösterdiler; ama vallahi biz bunu kabul etmiyoruz Bu söz ve davranışlarıyla hakkımızda büyük yalan söylediler Öldürülme ve yakılma korkusuyla onların söylediklerini yapmak zorunda kaldık Oysa biz her şeye rağmen Peygamber efendimizin dini ve Allah’ın tevhidi üzere yaşıyoruz Vallahi, asla dinimizin değişmesine razı olmayız, Hıristiyanlığı asla kabul etmeyiz Hatta hiç baskı yapmadan Hıristiyanlığı kabul ettiğimizi söyleseler bile Huejar halkına sorun nasıl vahşice katledip köleleştirildiler Munyafa’dakilere ve Büşşerat’takilere bakın, nasıl kılıçtan geçirildiler Ve Endereş halkı nasıl camilerinde yakılarak kömüre çevrildiler Ah efendimiz, işte durumumuz ve şikâyetimiz, Hıristiyanların elinden çektiğimiz işte budur Biz istiyoruz ki anlaşmayı bozmadan önce olduğu gibi dinimize ve namazımıza dokunmasınlar Bu da olmazsa artık bu topraklardan Mağrip’teki sevdiklerimizin yanına göç etmemize izin versinler Hicret etmemiz, burada kimliksiz kâfir olarak kalmamızdan daha iyidir İşte şerefli makamınızdan ümidimiz budur, dertlerimize siz çare olabilirsiniz Diliyoruz derdimize deva olun ki çilemiz sona ersin … Son sözde Allah’ın selamı ve rahmeti her zaman üzerinize olsun.
Padişah II. Bayezit, Endülüslülerin bu iki yardım talebine de olumlu somut ve ciddi bir karşılık verememiştir. İlk çağrının ardından İspanya kraliyetine hitaben bir mektup yazmış, Endülüslülere yönelik baskı politikasından vazgeçilmesini rica etmiş ancak, bu ricası pek etkili olmamıştır. İkinci elçinin gelişi sonrasında Osmanlı yönetimi, bu kez diplomatik girişim yerine küçük çaplı bir askerî operasyon kararı almıştır. 1494’te Osmanlıların hizmetine girmiş bulunan büyük denizci Kemal Reis, 1505 yılında bir donanmayla Akdeniz’e sevk edilmiştir. Kemal Reis, Mâleka ve el-Cezâiru’ş-Şarkıyye yani Balear Adaları kıyılarını vurmuş ve bu arada çok sayıda Müdecceni (Endülüs Müslümanları) Kuzey Afrika ve İstanbul’a taşımıştır.
… Kemal Reis ile onun arkadaşları olan Burak Reis, Kara Hasan Reis, Herek Reis ve Pirî Reis gibi ünlü denizciler hem Venediklilere hem de İspanyollara karşı Osmanlılar adına Akdeniz’de cihat etmişlerdir. Padişah, bu kadarıyla yetinmek zorunda kalmıştır. Çünkü, o zaman donanma henüz Batı Akdeniz ve İspanya üzerine açılacak kadar gelişmiş değildi. Macaristan olayları ve Papa II. Jules’in öncülüğündeki haçlılarla savaş yanında, Memlukler ile de mücadele sürüyordu. Cem meselesi ise hem içte hem de dışta padişahın başını ağrıtan hususlardandı.
Kaynak: Lütfi Şeyban; “Mudejares & Sefarades Endülüslü Müslüman ve Yahudilerin Osmanlı’ya Göçleri”, İz Yayıncılık.
| ||||
EBÜ'L BEKA SALİH BİN ŞERİF |
2 Şubat 2016 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
SUSKUNLUK (SESSİZLİK) SARMALI NEDİR? Suskunluk Sarmalı Alman bilim kadını Elisabeth Noelle Neumann tarafından geliştirilen bir kuramd...
-
Hurûfilik Hurûfilik ya da Hurûf’îyye (Arapça: حُرُوفِيَّة, hurûfiyye), Adını Arapça: حُرُوفْ, hurûf, Türkçe:“harfler” kelimesinde...
-
Osmanlı İşkenceleri - Ustura ile diri diri deri yüzmek - Saçları kesilen başa ateşte kızıl hale getirilmiş demir tas giydi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder