14 Nisan 2017 Cuma

Osmanlı İşkenceleri
-         Ustura ile diri diri deri yüzmek
-         Saçları kesilen başa ateşte kızıl hale getirilmiş demir tas giydirmek
-         Cımbızla sinirleri çekmek
-         Erkeklerin cinsel organından içeri doğru burgu sokmak
-         Kaynar sudan soğuk suya ve soğuk sudan kaynar suya sokup çıkarmak
-         Çekiçle kol, bacak, el ve ayak kemiklerini kırmak vs.

Çengele Asma
çengele asma ile ilgili görsel sonucu
Bu alet kale burcuna benzer ve kalın kalaslardan yapılır. Bir adam boyundan yüksek yerlerine belli ebatlarda kasap çengeli benzeri büyük çengeller sıralanır. Bu işkenceli idam yönteminde mahkûm tamamen soyulup elleri ayakları birbirine arkadan bağlanarak iple yukarı çekilir. Sonra hızla düşecek şekilde birden aşağı bırakılır ve vücudunun neresine denk gelirse bu çengellere saplanır. Çengeller mahkûmları bazen derhal öldürür ancak ölüm çoğunlukla büyük acılar vererek uzun sürede gerçekleşir. Bu cezaya eşkıya, özellikle de korsanlar çarptırılmaktadır. Kaptan paşalar donanma ile Akdeniz’den dönerlerken bir miktar korsan yakalayıp getirmektedirler.Bunlardan bazıları kadırga direklerine astırılır ve limana büyük bir ihtişamla girilir. Bir kısmı da çengele astırılarak teşhir edilerek öldürülmektedir. İstanbul'da Eminönü'nün ilerisindeki Odun Kapısı İskelesi civarında bulunan "Çengel" kalın kalaslardan yapılmış, kuleye benzer ahşap bir çatıdır. Üzerinde bir sıra değişik uzunlukta ve uçları yukarı doğru kıvrık çengeller vardır. Kurbanın adı ve işlediği "suç" önceden tellallar aracılığıyla halka duyurulurdu. Anadan doğma soyulan kurbanın elleri ve ayakları sıkıca bağlanır, cellatlar mahkumu makaralı iplerle çatıya kadar çeker ve bir anda çengellerin üzerine bırakırlardı. Kurban düşme şekline göre başından, boynundan, gövdesinden, karnından, bacağından birinin veya bir kaçının üzerine saplanır kalırdı. Bazen derhal ölür, bazen de saatlerce veya günlerce feryat ettikten sonra can verirdi.
Çengel yüzyıllar boyunca Osmanlı'da işkence ve idam aleti olarak kullanılmıştır

Çarmıha Germe
Çarmıh cezası da eşkıyaya ve özellikle casuslara verilir. Mahkûm yine tamamen soyulur. Birbirini çapraz kesen iki büyük kalastan yapılmış bir çarmıha, kolları ve bacakları açık bir şekilde sıkıca bağlanır. Omuz başları ve butlarının kaba etleri bıçak ile oyulur. Buralara iri yağ mumları dikilir ve yakılır. Mahkûm bu vaziyette çarmıhla birlikte bir devenin üstüne konularak şehirde dolaştırılır. Ancak yinede ölmezse akşamüstü asılır.
Osmanlı’da ceza bir şölendi
Kazığa Oturtma

Osmanlı’da uygulanan işkencelerin gerçek amacı acı vermek değil, acı veren yöntemlerle bilgi elde etmektir.Örneğin 3.Selim zamanında fermanla kimi durumlarda kazığa oturtma yöntemi uygulanmıştır. Daha ilk düşman saldırısında askerden kaçanların önce burunları yarılmaktadır ve ardından kazığa oturtulmaktadırlar. İslam’a karşı kötü söz söyleyen ya da yapan veya bir Türk kadını ile ilişkiye girenler de kazığa oturtulabilmektedir. Bu işlem oldukça hassas ve yavaş yapılmalıdır. Uygulama sırasında kişinin ölmemesi esastır. Bunun için bilek kalınlığında oldukça sert bir ağaçtan yapılmış bir kazık, önce susam yağına ve sirkeye bulanır. Mahkûm yine tamamen soyulur, elleri ve ayakları bağlanır, yağlı kazığa çakılarak oturtulur. Ayrıca omuzlarına da yine çarmıhta olduğu gibi mum konulur. Bu şekilde bir süre gezdirilerek teşhir edilir. Eğer kişi ölmemişse susam yağı birkaç saat sonra metabolizmayı durdurur ve kişiyi canlı tutar. Kişi henüz konuşturulamadan kazıkta iken ölmüşse işkenceyi uygulayan cellât da öldürülür.Suçlu, itirafta bulunduktan sonra kazıktan çıkartılır ve ardından kan kaybından ölür. Bu ceza da, yine korsanlara uygulanmaktadır.
Boğa Cezası
boğa cezası ile ilgili görsel sonucu
Bu cezanın kökeni 1600’lü yıllara dayanmaktadır. Cezanın ana materyali metalden yapılmış boğa biçiminde içi boş bir alettir ve bir giriş kapağı bulunur. Suçlu kişi boğanın içine kapatılır ve alttan ateş yakılır. Mahkûm acı çekip bağırdıkça boğanın özel olarak yapılmış burun deliklerinden boğa sesine benzer çığlık sesleri duyulur. Bu idam yöntemi Osmanlı’da hırsızlar ve şehir haydutları için uygulanmaktadır. Ayrıca hırsızlık ve haydutluğun cezası direkt olarak teşhir edilerek işkenceyle ölümdür.
Topla Parçalama
osmanlı topları ile ilgili görsel sonucu
Bu, bir defaya mahsus uygulanmış ve uygulayan kişinin inisiyatifi dâhilinde olan bir yöntemdir. Bu top cezasını 16. asır sonlarında Bostancıbaşılardan Ferhat Ağa icat etmiştir. Suçlu, genç bir yeniçeridir. Bir imamın nikâhlı genç karısını kandırıp kaçırmış, kadının saçlarını keserek oğlan kıyafetleriyle bir süre yanı sıra gezdirmiştir. En sonunda Üsküdar’da yakanır ve Tophane’ye götürülür. Ferhat Ağa tüm yöntemleri az görür ve genci tamamen soydurup bilek, dirsek, diz ve ayak eklemlerini demir çekiçle kırdırır. Yağlı bezlere sardırtarak havan topunun namlusuna tıktırır. Topu ateşler ve genç, havada parçalanarak ölür.

İhrak-ı Binnar (Yakmak)
Hristiyan olup İslamiyet’ten dönenler, İslam dinine karşı kötü bir şey yapan ya da söyleyenler bu cezaya çarptırılır. Suçlunun boynuna barut dolu bir kese, başına da ziftlenmiş başlık konulur ve bu şekilde ateşe verilir.

Kuyucu Murat Paşa’nın İnsan Kuyuları

Murat Paşa 1607-1609 yıllarında Celali İsyanları’nın bastırılması için yaptığı uygulama sonucu Kuyucu adıyla tarihe geçmiştir. Celali İsyanları sırasında Murat Paşa yakaladığı kişileri yaşına, tövbesine ya da sözlerine bakmaksızın en ufak bir taviz dahi vermeden öldürtmekte ve kuyulara doldurtmaktadır. Onun için bu olayların bitmesinin ve suçluların yola gelmesinin tek yolu ölümdür. Bazen de çarpışma anı dışında yollarda karşılaşıp rastgele yakaladığı Celalileri tutsak almıştır. Gün batımına kadar kesilmiş başlardan, çadırın önünde bir tepe oluştuğu söylenir ve cellâtların hiç dinlenmeye fırsat bulamadan sürekli eşkıyayı katlettiğini bilinir. Kudretli serdar bu kudretini otağının önündeki bu kesik baş yığınından almaktadır. Hanedanın varlığı ve bekası için yapılan bu uygulama sonunda Kuyucu Murat Paşa tarihe lanetle anılan bir katliamcı olarak geçmiştir.

Hazerpare Ahmet Paşa’nın İnfazı ve Sonrası
Ahmet Paşa Sultan İbrahim’in son sadrazamıdır. O devirde Yeniçeri Ocağı ağalarına karşı suikast düzenlemiş, daha sonra da Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesi için Yeniçeri Ocağı ağalarıyla anlaşmış ve İstanbul’da bir hükümet darbesine sebep olmuştur. Sonunda idamına hüküm verilir. Cellât, idam için yanına geldiğinde paşayı bir ahıra sürükleyerek götürür, paşanın kavuğunu kendi başına giyer kendi başındaki külahı da paşaya giydirir. Ardından kemendi boynuna geçirir ve idam eder. Ancak paşaya “bin parça” anlamına gelen Hazerpare lakabı bu noktadan sonra takılmıştır. Ahmet Paşa oldukça iri yapılı birisidir. İdamından sonra cesedi tamamen soyulur. Cellâtlar tarafından bir atın üzerine konularak Atmeydanı’na götürülür. Yeniçerilerden birkaç kişi bunu ganimet sayarak halkın batıl inançlarından istifade eder ve “İnsan yağı eklem ağrılarına iyi geliyor.”diyerek Ahmed Paşa’nın etlerini lokma lokma doğrayıp beşer onar akçeye satarlar. Bu etleri satın alan o kadar çok insan çıkar ki paşanın iri vücudu iskelet haline gelene dek parçalanır. Ölümünden sonra bu yapılanlardan dolayı kendisine Hazerpare Ahmet Paşa denmeye başlanmıştır.

İPLİKLE İŞKENCE
Osmanlı’da ceza bir şölendi
Seyahatname’de Evliya Çelebi yazıyor… Yün bir ipliğin çeşitli yerlerine düğüm atıyorlar, düğümlerin aralıkları eşit olacak. İpliği suçlunun burnundan sokup, ucunu ağzından alıyorlar. İpliğin bir ucu ağızda, diğer ucu burunda... İki ucunu tutup ani hareketlerle çekiyorlar.

İBRET TAŞI

Siyasi mahkûmlar yağlı kementle boğulurdu. Bazen idamdan sonra kurbanın başı, ‘şifre’ denilen gayet keskin hususi bir usturayla gövdesinden ayrılır ve bir ‘ibret taşı’nın üstüne konulur ya da sarayın şehre açılan büyük kapısının, ‘Bab-ı hümayun’un önüne atılırdı. Sabıkalı hırsızlar, bilhassa gece hırsızları, şehrin tensib edilen bir yerinde umumiyetle suçun işlendiği semtte, hatta bazen girdiği evin veya dükkânın, hanın kapısında asılırdı. Katiller umumiyetle işkenceyle öldürüldü. Askerlerin, yani sipahi ve yeniçerilerin, başları kesilir, cesetleri ayaklarına taş bağlanarak denize atılırdı.

KAZIĞA OTURTMA

III. Selim zamanında sarayın önünde yüksek sesle türkü çığırtmaktan tutun da, vergisini tam ve zamanında ödemeyenlere kadar kimi bedbahtlar için söz konusuydu bu ceza. Daha ilk düşman saldırısında askerden kaçanların önce burunları yarılır, sonra anüslerinden girip ağızlarından çıkacak şekilde kazığa oturtulurlardı. Bu çok hassas ve yavaşça yapılması gereken bir hadiseydi. Uygulama esnasında kurbanın ölmemesi esastı. Susam yağı karıştırılmış sirkeyle iyice yağlanmış kazığa oturtulan kurban, uygulama başarılıysa saatlerce canlı kalabilirdi. Ve eğer hemen ölürse cellat da öldürülürdü.

FOSEPTİK KOVUĞU(ÇUKUR)
osmanli-iskenceleri-cukur

İbret olsun diye, geniş gövdeli bir çınar ağacının gövdesi kesilip, içi bir insanın oturacağı kadar oyuluyor. Suçlu buraya zincirleniyor, acıktığı zaman yemeğini veriyorlar ama dışarı çıkamadığı için tuvaletini de aynı yere yapıyor. Biriken dışkı, bir yandan yükselirken, bir yandan da suçlunun bedenini ıstıraplarla çürütüyor. Zavallı, hayatla ölüm arasında öyle bir kendinden geçiyormuş ki halktan başında toplanan kimselere öteki dünyadan sırlar verirmiş diye anlatırlar.

MANKURT

Daha çok Osmanlılardan evvelki Orta Asya Türk boylarında, kabilelerinde görülen, çölümsü topraklarda uygulanan bir işkence biçimi... Yakalanan suçlunun kafası traş edildikten sonra, kafanın tam üstüne bir parça keçi derisi veya deve işkembesi geçiriliyor. Bazen suçlu, kafası açıkta kalacak şekilde tüm gövdesi toprağa gömülüyor. Günlerce, azgın güneşin altında bu şekilde duruyor. İşkembe veya deri, zamanla kuruyup kafayı sıkıştırıyor. Öylesine ki, suçlunun saç telleri dışarı çıkamayıp içeri doğru uzuyor. Müthiş acılar ve ıstırapların sonunda, suçlu ölmüyor. Hafızası, geçmişi silinmiş bir robota dönüyor. İşte size düşmana karşı istenilen her türlü umarsız atılganlığı yapmaya hazır bir emir kulu.

AĞZA KURŞUN
IV. Murat döneminde, keyif verici maddelere zaafiyetin eziyetsiz kalmadığı iyi bilinir. Tütün içenler ağızlarına tütün tıkılıp boğuluyor, kafaları kesilip ibret olsun diye de kıraathanelerin, kahvehanelerin önüne atılıyormuş. İçki içenlerin olayı ise ayrı bir âlem... Bağlanıp denize atılıyorlar. III. Selim zamanında sarayın önünde türkü çığırmak kazığa oturtulmak için yeterli bir sebep. Aynı dönem... Ramazan’da oruç tutmadığı saptanan biçareler, yakalanıp toprağa gömülüyormuş. Orada da bazılarının ağızlarına kızgın kurşun!

HAVANDA DÖVME
Osmanlılarda sırf şahsi amaçları yüzünden yanlış fetva veren din adamlarının başının dübekte macun kıvamına dübekte macun kıvamına gelene kadar eziliyor.

SAÇ CEZASI
Osmanlı döneminde idam edilecek adamın yanı başında bir sac hazırlanır ve bu sac allttan verilen ateşle iyice kızdırılır.Kafası kesilen adamın kafasını kestikten hemen sonra bu saca bastırılır.Sıcaktan dolayı kan beyinde 2 saniye kadar dolaşacağı için adama yerde duran cansız bedeni son defa gösterilir...

Deri Yüzme

Suçlu kişini derisi yüzülür, derisiz bir şekilde denize atılırdı.

Deve Derisi
Suçlu güneşin altına ellerinden bağlı bi şekilde yatırılır...suçlunun saçları kazınıp kafasına deve derisi geçirilir...deve derisi güneşte küçülüp suçlunun kafasına yapışır ve adamın bütün derisi yukarıya dogru çekilir..Saçları kazındıktan sonra kafasına deve veya keçi derisi geçirilir, yavaşça eriyerek suçlunun kafasına yapışırdı. Daha sonrasında saçlar dışarı çıkamayarak, içeri doğru çıkmaya başlardı ve kafatasına geri dönüp beyne ulaşmasıyla suçlu kişi ölürdü.

TESTİS KOPARMA
Zina yapan erkekler için:testisleri dipten kopartılır,içi açılıp iki yumurtalık mahkuma çiğ çiğ yedirilir.
FARE
OLYMPUS DIGITAL CAMERA
 Suçlu ortası delik bir sandalyeye cıplak bir şekilde oturtulurmuş...bu delik yere içinde fare olan bir kase yerleştirilirmiş...ve kaseyi alttan yavaş yavaş ısıtırlarmış...tabiki sıcağa dayanamayan fare çıkacak biyer bulamayınca suçlunun makattan kemirmeye başlayıp en son ağzından çıkarmış...

YARAYA TUZ DÖKME
Suclunun vücudunda yara acilir ve yaranin üstüne tuz dökülerek hayvanlara yalatilir.

Hadım Etme
osmanli-iskenceleri-hadim-etme


Osmanlı zamanında tecavüzcüler hadım edilirdi. Kanunname’nin 26. emrinde “ kız ya da oğlan kaçırıp tecavüz edenin cinsel organı kesile…” ibaresi yer almaktaydı.

MAĞARAYA KAPATMA
Mahkunlari magaralara doldurmak, mağaraya hapsedip içine duman salarak boğduruyor. Yöngüç Paşa 1426 Amasya
GÖZE MİL ÇEKME
Göze yaklaştırılıp uzunca bir müddet(göz eriyene ve göz kapakları pişip birbirine yapışıncaya kadar) bekletilir ve böylece o göz bir daha asla göremez.
FALAKA

FALAKA ile ilgili görsel sonucu

DEMİR KESE İLE KESELEME

HAMAM ile ilgili görsel sonucu
DİŞ VE TIRNAK SÖKME
DİŞ SÖKME KERPETEN ile ilgili görsel sonucu


ZİNA
Zina sonucu hamile kalan kadınlara, özel bir odaya alınır düzenli olarak yemek yedirilir ve düzgün bir şekilde bakımı sağlanırdı. Doğum zamanı elleri arkadan bağlanarak ellerinin açılması önlenirdi. Bebek vajinadan çıkamadığı için kordon bağını kopararak oksijensizlikten ölürdü.

PENİS DELİĞİNE DOMUZ KILI SOKMA



KURBANI TUZ İÇİNDE BEKLETME
TUZ ile ilgili görsel sonucu
Kurban günlerce ıslak tuz doldurulmuş bir çukur içinde beklitilir ve sonrasında birden soğuk suya atılırdı. Hücrelerin birdenbire şişmesi ile şok etkisi yaratılırdı.

Kurbanın ağzından aşağı sokulan bir boru ile içine kurşun dökme
Kurbanın ağzından aşağı sokulan bir boru ile içine kurşun dökme ile ilgili görsel sonucu
AT KILI
Kurbanın anüsünden içeri yavaş yavaş at kuyruğu sokulur ve hızlıca çekilirdi. Kılın yapısından dolayı, geri çekilirken beraberinde birçok eti beraberinde götürürdü . Aynı zamanda yemek borusuna da bu işlem uygulanırdı.
Zina yapan adamın cinsel organını kesme ve sanığa yedirme
osmanli-iskenceleri-hadim-etme

Kol ve ayak kemiklerini kırma ve gözlere kızgın sirke dökme

ortaçağ işkenceleri ile ilgili görsel sonucu
KOL VE BACAK KESME
İlk defa hırsızlık yapan kişin sol eli, ikinci defa hırsızlık yapanın sağ ayağı, üçüncü defa hırsızlık yapan sağ eli, dördüncü defa hırsızlık yapanın sol ayağı kesilirdi.


KULLANILAN KAYNAKLAR
ARŞİV KAYNAKLARI
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (Nefy ve Kısas Defteri)
 YAYINLANMIŞ ESERLER
ATASOY, Sevil, “Osmanlı’da Adalet Sistemi”, Acayip İşler Programı, Katılımcılar: İlber Ortaylı-Murat Bardakçı, Habertürk Kanalı, Video Kaynağı: Youtube, Erişim Tarihi:24 Nisan 2014,Programın TV’de Yayınlanma Saati:23.16.
BAŞARAN, Betül, “III. Selim ve İstanbul Şehir Siyaseti,1789-1792”,Osmanlı’da Asayiş, Suç ve Ceza, Derleyenler: Noémi Lévy-Alexandre Toumarkine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.a:116-134.
EVLİYA ÇELEBİ, Seyahatname,Yayınlayan:Seyit Ali Kahraman,Cilt:,Türk Tarih Kurumu Yayınları,Ankara.
D’OHSSON, M., XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler,Çev.Zehran Yüksel.
FAROQHİ, Suraiya,”Bursa’da Cinayet: Bir Cui Bono Vakası”, Osmanlı’da Asayiş, Suç ve Ceza, Derleyenler: Noémi Lévy-Alexandre Toumarkine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.a:68-79.
GÜL, Abdulkadir, Osmanlı Taşrasında Suç ve Suçlular(199 Ocak Ayı Erzincan Sancağı Örneği),EÜHFD, C.XVII, Erzincan,2013. İNALCIK, Halil, Devlet-i Aliye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar II”,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,2014.
İŞBİLİR, Ömer, “Kuyucu Murad Paşa”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt:26,Ankara,2003, s.a:507-508.
LÉVY, Noémi, “19.Yüzyılda Osmanlı’da Kamu Düzeni Konusunda Çalışmak: Bibliyografya Üzerine Bir Değerlendirme”, Osmanlı’da Asayiş, Suç ve Ceza, Derleyenler: Noémi Lévy-Alexandre Toumarkine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.a:55-67.
NAİMA MUSTAFA EFENDİ, Tarih-i Naʽima, Cilt:2,Hazırlayan: Mehmet İpşirli, TTK, Ankara,2007.
ÖZCAN, Abdülkadir, ”Hazerpare Ahmet Paşa”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt:17, İstanbul, 1998, s.a:301-302.
SANER, Yasemin ,”Osmanlı’nın Yüzlerce Yıl Süren Cezalandırma ve Korkutma Refleksi: Prangaya Vurma”, Osmanlı’da Asayiş, Suç ve Ceza, Derleyenler: Noémi Lévy-Alexandre Toumarkine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.a:163-189.
THÉVENOT, Jean, 1655-1656’da Türkiye, Çev. Nuray Yıldız, İstanbul, 1978.
YILDIRIM, Ali, Osmanlı Engizisyonu, Öteki Yayınevi, Ankara,1996.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSKUNLUK (SESSİZLİK) SARMALI NEDİR? Suskunluk Sarmalı Alman bilim kadını  Elisabeth Noelle Neumann  tarafından geliştirilen bir kuramd...