3 Aralık 2018 Pazartesi


Bulgaristan’a Satılan Osmanlı Evrakı
Mayıs ayı 1931 tarihi gelende İstanbul’un hali bir başkaydı.  Kış aylarından yeni çıkılmış, parklarda lale çiçeklerinin  kımızıdan sarıya her türlü rengi boy atıp serpilmişti. Karaköy’dan vapura binenlerin adalara doğru gidişi esnasında martıların süzülerek uçması, boğazın beyaz köpüklü dalgaları arasından yunusların birbiri ardı sıra fırlayarak atlamaları görenleri derin derin düşündürüyordu.  Sirkeci sahillerinde ise insanlar bir koşturmaca ve telaş içindeydi. Köprü üzerinde oltalarını haliç’in sularına atarak kısmetlerine avlayacakları balıkların sayısı ile kendilerini avutanların durumu görülmeye değerdi.     
             bulgaristan'a giden osmanlı arÅŸivi ile ilgili görsel sonucu                                                                                                                                  
     Sirkeci tren istasyonunda ise bir başka telaş vardı o günlerde…Cağaloğlu yokuşundan aşağı doğru inerek tren istasyonuz önünde duran kamyonların üzerindeki yüklerdi boşaltmaya çalışan hamalların alınlarındaki terlerden anlaşılıyordu ki çok zahmetli ve ve yorucu bir yük taşıdıkları…  O sırada Babıali yokuşunda yürümekte olan genç gazeteci İbrahim Konya’nın gözleri faltaşı gibi açıldı. Az önce Sirkeci’ye doğru giden kamyonların üzerindeki balyalardan kopan kağıt parcaları etrafa saçılmıştı. Altın sarısı kağıtların bir kısmı yerlerde sürünüyordu. Parçalanan ve ezilenler de vrdı. Onca telaş ve koşturmaca arasında sadeve İbranhim Hakkı efendi’nin dikkatini çekmişti kağıtlar….…    4 Haziran günü sabahleyin Son Posta gazetesinin ilk sayfasında yer alan şu haber okuyucuların kaşlarını çatmasına neden oldu: “…Mayısın on ikinci Salı günü Sultanahmetteki Maliye evrak hazinesinin önünde (20–30) kadar araba sıralanmış kapının önüne büyük bir baskül konmuş, bir takım çemberlenmiş kâğıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konuluyor ve Sirkeci istasyonuna taşınıyordu. Bu ameliye esnasında bunlardan birçokları da sokaklara dökülüp saçılıyordu..."Aslında gazetenin yazdıkları bir konuya parmak basmaktı. 
dosyalar

Bunu ilk defa gören ve ortaya atan Son Posta muharrirlerinden İbrahim Hakkı’dır. Bu havadisin gazetelere yazılıp yazılmaması mevzuu etrafında görüşülürken İbrahim Hakkı “Ben bunu yazarım” dedi ve gitti.
Ertesi gün (4 Haziran 1931) çıkan Son Posta gazetesinde “Okka ile satılan kıymetli evrak meselesi” başlığı altında bir yazı çıktı. Bu yazısında hadiseyi uzun uzadıya anlattıktan sonra bilhassa evrak daha mahzenden çıkarıldığı sırada orayı gezmiş ve görmüş olan İbrahim Hakkı şu tafsilatı veriyordu.

“ Oradaki koridor harman halinde dökülmüş kâğıtlarla dolu idi. Çenberliyorlardı. Arkada yüzlerce torba kâğıt yığılmıştı. O suretle ki içeri girmek mümkün değildi. Evvelâ Bekir Ağa (hademe) bu torbaların üzerine çıktı ve elimden tutarak beni yukarı çekti. Bu kısımda tesadüf edilmiş bir çok kıymetli vesikalar, defterler göze çarpıyordu. Burasını gözden geçirdikten sonra sıra aşağı kata geldi.Burada lalettayin aldığım kâğıtların içinde altın yaldızlı  mecmua parçaları, Silistre, Varna, Tuna vilayetlerine ait kalelerin tamirine, zeamet, tımar vesikalarına, ulufenamelere, matbah masraflarına, vakıflara ait birçok tarihî mülknameler vardı. Bunlar değersiz kâğıt parçaları değil, onbinlerce kuruş ve lira sarfıyla bile yerlerine konması mümkün olmayan vesikalardı.”


Bulgaristan'daki Osmanlı arşivi görüntülendi


Olayın başlangıç noktasının Maliye Vekaleti’nden İstanbul Defterdarlığı’na lüzumsuz evrakın satılması, satılan evrakın bakkallar gibi halkın eline geçebilecek yerlerde dolaşmaması amacıyla hudut haricine çıkarılmasına dair bir emir olduğu bilinmektedir. Başlangıçta masum görünen bu girişim telafisi mümkün olmayan orijinal belge kayıplarına sebep olacaktır. Bu emir uyarınca 30 bin küsur okka evrak müzayedede satışa sunulmuş, müzayedeyi okkası 3 kuruş 12 para teklif veren İzzet Halim Bey, M. Takforyan ve ortaklarına ait müteahhitler kazanmıştır. Ancak evrakın teslimi sırasında müteahhitler namına hazır bulunan bir Musevi’ye lüzumlu ve lüzumsuz evrakın birbirine karıştırılarak teslim edildiği ileri sürülmektedir.
bulgaristan'a giden osmanlı arşivi ile ilgili görsel sonucu
Aslında Arşiv belgelerinin satılması olayının aylar önce başlayan gelişmesi yaşanmıştı. İsmet İnönü Hükümeti’nin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’nın emirleri çerçevesinde “Evrakı Metruke’nin Tasfiyesi” (işe yaramaz evrakların/belgelerin elden çıkarılması) düşüncesi kapsamında İstanbul valiliğine bağlı Defterdarlık bünyesinde çalışma gösteren bir komisyon kurularak depolarda ve dolaplarda yer bulunamıyan ve artık “işe yaramaz” olan kağıt parçası evrakları ortadan kaldırmak gerekiyordu.  Satış işi için 13 mayıs (1931) tarihinde gazeteleri ilan verilmiş, kısa bir zaman sonra 21 Mayıs (1931) tarihinde de sonuçlandırılmıştı. Satılan evrakların tutarının  120 balya ve 400 sandık civarında olduğu anlaşıldı.  Satış işi mayıs 1931 de gerçekleşmişti ama bu olaydan 9 ay önce Ankara’dan gelen bir yazı üzerine komisyon kurularak ve işe yaramaz belgeler ayıklanarak satılması istenmişti. İstenmişti ama kurulan komisyon bir türlü hangi evrakların elden çıkarılacağına karar verememişti. Ve satış işlemi sonrası anlaşıldı ki evraklar/belgeler Defterdarlık önünde kurulan baskül/kantar ile tartılmış ve okkasına  3 kuruş 10 para değer biçilmişti.  Ve de satılan evrakların miktarı ise 120 balya ve 400 sandık civarında idi. Ağırlığı kantar ölçümleri sonucu 40 ton civarında idi.

bulgaristan'a giden osmanlı arşivi ile ilgili görsel sonucu


Bulgaristan Bilimler Akademisi Başkan Yardımcısı ve Osmanlı Tarihçisi Prof. Dr. Vera Mutafçiyeva; 1931 yılında hurda kağıt niyetiyle satışa çıkarılan belgeleri Bulgaristan hükümeti değil, Sofya yakınlarındaki Kostaneç kasabasında faaliyet gösteren ve İsviçreli Berger ailesine ait Srnee Berger Kağıt Fabrikası kağıt hamuru yapmak üzere satın almıştır. Muhtemelen İzzet Halim Bey ve ortaklarından belgeleri alarak Bulgaristan’a gönderilmesini sağlayan İsviçreli Berger ailesidir. Evrakın balyalar halinde vagonlara yüklenmesi esnasında Defterdar Şefik Bey satılan evrakın yazısız, kıymetsiz kağıt parçaları olduğunu beyan etmiş, bununla beraber tahkikat yapacağını bildirmiş ve telefonla satış işi ile uğraşan başkatipten sormuştur. Başkatip; “Bu kağıtlar boştur, hem bunlar satılmasa orada çürüyecekti” cevabını vermiştir.
Evrakın bir bölümünün Sirkeci İstasyonu’na doğru hareket eden kamyonlardan Sultanahmet Parkı’nda ortalığa saçılması, çöpçülerin evrakı Kumkapı sahiline dökmeleri, meraklı vatandaşların Kumkapı sahilinden tarihi evrak toplamaları, evrakın bir süre sokaklarda çocukların ellerinde dolaşması, satılması ve tüm bu karmaşa sırasında Muallim Cevdet (İnançalp)’in bu kağıtların tarihi kıymeti haiz evrak olduğunu fark etmesi olayın basına yansımasına ve hükümet yetkililerinin haberdar edilmesine neden olmuştur. Olay fark edildiğinde geç de olsa hazine-i evrakın kapısı mühürlenerek sevkiyata son verilmiştir.
Türkiye’de bu tuhaf evrak satışı ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken Bulgaristan konsolosluğunda görevli olan ve 1928-1929 yıllarında Hazine-i Evrak’ta araştırma yapan Panço Doref2 malzemenin hurda kağıt olmayıp, tarihi kıymeti haiz Osmanlı belgeleri olduğunu kendi hükümetine telgrafla acilen bildirmiştir. Bunun üzerine Bulgaristan yetkilileri belgelere Sofya Tren Garı’nda el koymuş ve bunların tarihi belgeler olduğunu Viyana’da tespit ve tetkik ettirdikten sonra, kağıt fabrikasından satın alarak Cyril ve Methodius Kütüphanelerinin Şarkiyat şubesinde muhafaza altına almıştır.
Belgelerin kopyaları, 62 yıl sonra Türkiye’de
Bugün, Bulgaristan Sofya Milli Kütüphanesi Nadir Eser Departmanı’nda Osmanlı Devleti’ne ilişkin bir milyona yakın arşiv belgesi bulunuyor.
Bunların büyük bir bölümü Osmanlı Türkçesi, geri kalanı ise Arapça ve Farsça belgeler. Kütüphanede 191 adet kadı sicili, 720 maliye, 405 tımar defteri bulunuyor.
Ülkenin hafızası niteliğindeki bu arşivin Bulgaristan’da kalmasına gönlü razı olmayan Türkiye Devlet Arşivleri Genel Müdürü İsmet Binark (1992-1997), Osmanlı Arşivi Daire Başkanı İsmet Demir ile harekete geçer.
Yaklaşık bir yıl süren tarih operasyonu sonunda, belgelerin orijinalleri değilse de kopyaları 62 yıl sonra Osmanlı Arşivleri’ndeki yerini alır.
Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’nda görev yaparken 150 kişilik bir personel ile arşivin dizaynını gerçekleştirmek için çalışmalara başladıklarını anlatan Demir, dönemin Devlet Arşivleri Genel Müdürü İsmet Binark’ın Bulgaristan’a satılan belgelerin ve evrakların yeniden temini konusunu gündeme taşıdığını aktardı.Uzun bir çalışma sonunda mevcut Osmanlı belgelerindeki eksikleri, tarihi belgelerdeki kopuklukları tespit ettiklerini ifade eden Demir, bu kopukluğun tamamlanması için ilk önce mevcut evrakların tespitinin yapıldığını belirtti.Cehalet, ihanet ve ihmal neticesi Bulgaristan’ın eline geçen Osmanlı evrakı adedi bir buçuk milyon civarındadır. Orijinal belge kaybımız fon bazında:
XV-XIX. yüzyıllara ait, 713 defterden oluşan defter grubu
-219 dosya içinde 22. 000 civarında çeşitli konulara ait belge ve defterden meydana gelen Oriental Arşiv Koleksiyonu (OAK) fonu,
-1948-49 yıllarında tasnif edilen, 16-18. yüzyıllara ait belge defterlerden oluşan NPTA fonu,
-Coğrafi bölge ve idari merkezler esas alınarak tasnif edilen 1 milyon belgeden oluşan fon
-Tür olarak; Şer’i mahkeme kayıtları, Tapu tahrir ve tımar defterleri
-Muhtelif defter ve belge gruplarından, adet olarak 350 bin gömlek içerisinde 1 milyon belge, 700 adet maliye defteri, 405 adet tımar ve zeamet defteri, 191 adet şer’iyye sicili’nden oluşmaktadır.
-Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Bulgaristan Cumhuriyeti Bakanlar
Konseyi Arşiv Genel Müdürlüğü arasında 19 Şubat 1993 tarihinde Sofya’da imzalanan ve 1993-94 yıllarını kapsayan İşbirliği Protokolü’nün 5. Maddesi gereğince; XV-XVIII. yüzyıllara ait 10570 poz, 21140 sayfa ve 113 defterin mikrofilmi bedeli karşılığında satın alınmıştır.
BULGARİSTAN'DAKİ OSMANLI ARŞİVLERİ İNTERNETTE
Sofya Kiril i Metodiy Merkez Kütüphanesi, başlattığı DAPIS projesi sayesinde Osmanlı dönemine ait evrakları restore ederek internet ortamına aktarıyor. Şu anda kütüphanenin 'dijital kütüphanesi'ne aktarılan arşiv sayısı az olsa da bu sayı her geçen gün artıyor. İsteyen herkes bu arşivlere ücretsiz olarak ulaşabilecek. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından finanse edilen DAPIS projesi, kütüphanede bulunan arşiv belgelerinin korunmasını, restorasyonunu ve dijital ortama aktarılmasını amaçlıyor. Yunan ve Slav arşivlerinin restorasyonunu da kapsayan projede işlenen eserlerin büyük bir kısmını Osmanlı arşivleri oluşturuyor. Şu ana kadar 12 bin kare arşiv belgesi restore edilerek dijital ortama aktarıldı. Merkez kütüphanenin internet sitesinde yer alan dijital kütüphane bölümüne aktarılan arşivler isteyen herkes tarafından ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. 
Kütüphane'nin dijital kütüphanesine (http://www.nationallibrary.bg/digitalna_bibl_doklad.html) veya (http://193.200.14.178/scripts/cgi/dwis.pl) adreslerinden ulaşılabilir. 
Buradaki arşiv sayısının az olmasına rağmen çalışmalar devam ediyor ve Osmanlı eserlerinin dijital ortama aktarılması periyodik olarak sürüyor. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SUSKUNLUK (SESSİZLİK) SARMALI NEDİR? Suskunluk Sarmalı Alman bilim kadını  Elisabeth Noelle Neumann  tarafından geliştirilen bir kuramd...